Teknoloji

Diablo 4 İnceleme Dosyası: Cehennemin Kapıları Tamamen Açık

Neye sahipseniz, ne oynuyorsanız oynayın, Diablo 4 geldi! Oyun dünyasının en uzun soluklu ve bir o kadar da başarılı serilerinden biri olan Diablo 4, oyun dünyasına bomba gibi düştükten sonra bu yazı ile cehennemin kapılarından karşınıza çıktı. Cenneti getirme sözümüz aslında hiçbir zaman yapılmadı, ama cehennemin kapıları konusunda neler yapabileceğimize bir bakalım.

Dinozorlar burada mı? Peki yeni oyuncular ne olacak? Önce dizinin tarihinden bahsedelim.

Bundan tam 25 yıl önce, 1996 yılının son günlerinde Blizzard’ın oyun dünyasına kazandırdığı bir hazine vardı: Diablo. O zamandan beri Korunak adlı fantezi dünyasındaki maceramız 3 oyunla devam etti. Ve nihayet, uzun bir bekleyişin ardından, kısa bir süre önce Diablo 4 görücüye çıktı. Seri, 2023 yılına kadar sürekli genişleyen bir evren ve hikayeyi bizlere sunuyor. Şimdi gelin hep birlikte bu fantastik dünyanın derinliklerine inelim ve Diablo 4’ün büyüleyici hikayesinden başlayarak incelememize dalalım.

Sizi Nefretin Kızı ile tanıştıralım. Bitmeyen savaşın son kalesi Korunak, oyun alanımızın merkezi.

Diablo dünyasına bu oyun ile adım atan oyuncular için bu oyundaki hikayeyi anlamak biraz zor. Ancak en kısa şekliyle özetlemek gerekirse, melekler ve iblisler arasında bin yıldır devam eden bir savaştan bıkan her iki tarafın mensupları, doğalarından beklenmedik bir işbirliği ile Korunak’ı kurarlar. Meleklerin ve iblislerin çocukları olan Nephalems burada yaşıyor. Bu nephalemler hem melek hem de şeytani özelliklere sahip oldukları için aynı anda her iki ırk için de tehdit oluşturmaktadırlar. Ancak bu uçsuz bucaksız evrenin temellerini anlamak için eğer seriye adım attığınız ilk oyun Diablo 4 olacaksa bol bol irfan okumayı ve hikaye ile ilgili içerikler tüketmeyi unutmayın ki olaylar biraz olsun ilerlesin. kafanıza yerleştirin. Çünkü Diablo 4 belirttiğimiz gibi yeni oyuncuların elinden tutmuyor ve 25 yıllık bir hikayenin temelleri üzerinde yükseliyor. Hikayemiz Diablo 3’teki olayların 50 yıl sonrasında geçiyor. Bu sefer baş iblislerden Mephisto’nun kızı Lilith’in Sığınak için farklı hırsları var ve tabii ki buranın sakinlerini kullanmaktan çekinmiyor. Bu amaç için sığınak. Her ne kadar böyle laflara girsek ve hikaye iyi ile kötü arasında bir savaş gibi görünse de temelde Diablo 4 çok gri bir oyun. Lilith’i engellemek için yeri geldiğinde beklenmedik işbirlikleri kurar, yeri geldiğinde ise beklenmedik ittifaklar görürüz.

Atmosfer açısından Blizzard’ın itibarını zedelememek gerekir.

Korunak’a adım attığınız ilk anda atmosfer hızınızı tokatlıyor. Gözlerimiz bu yozlaşmış dünyanın ve bizi neyin beklediğinin ilk ipuçlarını seçmeye başladığı andan itibaren kendimizi doğrudan dünyanın bir parçası olarak hissederiz. Nefes kesen açılış sinematiği oyuncuyu bekleyenlere hazırlasa da oyunda yeni bölgeleri keşfederken ve zindanlara girerken hayranlık karışımı bir duygu hissetmekten kendinizi alamıyorsunuz. Çünkü canavarların tasarımlarının ve yaratılan ortamların hepsinin birer eser olduğunu görmek mümkün. İzometrik kamera açısı birçok yapım için dezavantaj olarak görülebilir. Çünkü detaylara girmeyi zorlaştıran bu kamera açısına rağmen Diablo 4, oyuncuya vermek istediğini sonuna kadar hissettirebiliyor. Burada tabii ki Blizzard’ın yaratıcılığı devreye giriyor. Diablo 4 kasvetli bir yapım, baştan uyaralım. Ancak bu kasvet, oyundan çıkıp kulaklığınızı fırlatıp nefes alma ihtiyacı hissettirecek türden değil. Aksine oyuncuya bu evrenin neye dayandığını gösteren türdendir. Yoksa kimse kötü bir tapınağa girdiğinde çevrenin renkli olmasını beklemiyor mu? Yine de Blizzard, Diablo 3’te tam da bunu yaptı ve iddia edildiği gibi çok fazla eleştiri aldı. Ancak çıktığı günden bu yana sorunlarla boğuşan ve oyunculara beklediğini veremeyen Diablo 3’ün hüsrana uğramasının ardından geliştiriciler zamanla nerede hata yaptıklarını çok iyi anladılar ve oyuna koydular. Diablo 4 sanki nefis bir yemekmiş gibi karşımızda.

Atmosferi övdük, görsellere ağzımız su dolu baktık ama bir yanlışlık yok derseniz yanlış bir kul olmayacağınızı hatırlatmamız gerekiyor. Diablo 4 bizi böyle mükemmel bir dünyanın içine atıyor ama rahat görmemize izin vermiyor. Karakter odaklı kameramızı diğer tarafa taşımamız pek mümkün değil. Ayrıca oyun kamera açısını uzaklaştırmamıza izin vermiyor. Hal böyle olunca oyun içerisindeyken çevreyi rahat göremiyor ve bizi bekleyen tehlike ya da düşman kümelerine karşı savunmasız kalabiliyoruz. Ayrıca kamera açısından dolayı kaçırmış olabileceğimi düşündüğüm ganimetler de ortada uykumu getirmiyor. Bu kamera açısı seçiminin muhtemelen geliştiricilerin yarattığı işleri her detayıyla görebilmek için tercih edildiğini bilmiyoruz, ancak savaşın en sıcak döneminde, bir kümelenmeyle karşılaşmak birçok kez sınırları aşardı. ışınlandığım noktanın hemen arkasında beni bekleyen düşmanlar.

Hazır oyundan bahsetmişken…

Diablo 4 bize ilk aşamada seçebileceğimiz 5 sınıf sunuyor: Barbarian, Druid, Sorceress, Rogue ve Necromancer. Gelecek güncellemeler ve ek paketlerle artacak olan sınıfların her birinin kendine has yetenekleri bulunuyor. Örneğin Druidler savaşlarda hayvanların ve doğanın öfkesinden faydalanırken, Necromancer sınıfı mezardaki ölülerin bile huzuruna göz dikerek ölülerden bir ordu toplayabilmektedir. Öte yandan Blizzard tarafından Diablo 4’ün en çok tercih edilen sınıfı olarak açıklanan Sorceress ile oyunu deneyimledim. Sorceress’in temel ateş, buz ve şimşek büyüleri var. Ama bu tür şeyler söylediğimde beni yanlış anlamayın, yetenek ağacı oldukça geniş ve detaylı. Üstelik oyunlarda en can sıkıcı özelliklerden biri olan beceri kazandıktan sonra iade edememe sorununa da çözüm bulunuyor. Diyelim ki bir beceriyi denediniz ve size uygun olmadığını gördünüz. Ya da oyunun ilerleyen bölümlerinde farklı şeyler görmek istiyorsunuz. Sorun değil. Beceri ağacından istediğiniz beceriyi iade edip deneyim puanlarınızı aldıktan sonra, yeni becerilere yatırım yapabilirsiniz. Kısacası dilerseniz hiçbir şeye bağımlı olmadan yetenek ağacının tamamını baştan sona deneyimlemek mümkün.

Bunun yanı sıra konu savaşlar olunca Diablo yaptığının üstüne bir şeyler koyarak uygun bir şekilde karşımıza çıktı. Düşman çeşitliliği oldukça fazla ve bu düşmanlar farklı bölgelere göre karşımıza çıkıyor. Oyun temelde ‘düşmanlara tıklayın ve yetenekleri boşaltın’ olsa da, oyunda bundan çok daha fazlası var. Bahsettiğimiz gibi, Diablo 4’ün 5 farklı karakter sınıfının her birinin kapsamlı bir beceri ağacı vardır ve bu da dövüş çeşitliliğini artırır. Ayrıca yetenek ağacından size en uygun kombinasyonu bulmak da oyunun ortalarına denk gelen bir süreçtir. Düşmanlar ise bazen farklı baskın düzenleriyle insanları şaşırtarak insanları alıştıkları yoldan uzaklaşmaya zorlar. Tüm bunlara ek olarak karakterimizi giydirdiğimiz şey de çok değerli (Diablo serisi geçmişten bu yana çok daha fazlasını sunsa da çoğu oyuncu için temel motivasyon daha iyi ganimetlere ulaşmak). Zindanlardan ve düşmanlardan düşürdüğümüz eşyalar, bazı dövüşlerde doğrudan etkili olan farklı özelliklere sahiptir. Kasabalardaki demirciler ve büyücüler gibi NPC’ler aracılığıyla bunları geliştirmek de mümkündür.

Harita keşfetmekle bitmiyor gibi.

Korunak’a ilk adımı attığınız anda sizi karşılayan karlı iklim yerini çöllere, bazen de kasaba ve şehirlere bırakır. E oyununun adı Diablo olunca birkaç cinsi cehenneme atmadan olmuyor. Oyunun haritası gerçekten büyük ve dolu. Karşılaştığım yan görevler çoğunlukla eğlenceliydi. Tabii ‘şu kadar topla gel’ ya da ‘bu mektubu buraya al’ tarzı her oyunun olmazsa olmazı olan görevlerin yanı sıra gerçekten hayranlık uyandıran hikayeleri içeren birçok görev de bulunuyor. Ana ve yan görevlerin yanı sıra haritada dolaşırken dahil olabileceğiniz çeşitli etkinlikler de bulunuyor. Bunlar zaman zaman sınırlı bir süre için karşınıza çıkıyor ve sizinle birlikte haritadaki diğer oyuncular tarafından da görülebiliyor. Belirtilen noktaya gittiğinizde yalnız kalmayı beklerken sizin gibi maceracıların çoktan çalışmaya başladığını görmek sistemin hoşuma giden yönlerinden biri oldu çünkü birkaç oyuncunun yardımıma geldiği anlar oldu, örneğin; Miğfer Boğazı’na gelen elf ordusu, birkaç kez zorlandığımı hissettiğim noktalarda.

Ben bir kişiselleştirme bağımlısıyım ve karakterimin görünüşü üzerinde saatler harcamayı seviyorum.

Benim gibi oyun oynayanlardansanız karakter oluştururken karşınıza çıkacak olan oyunun ilk menüsü pek tatmin edici gelmeyebilir. Karakter oluştururken makyajdan yara izlerine, hıza kadar seçebileceğiniz farklı şeyler var ama çok yok ama durup düşündüğünüzde yetersiz denilemez. Aslında karakterimizi çok uzaktan çoğunlukla sırtından ve izometrik kamera açısından gördüğümüz için özenle oluşturduğunuz maceraperestinize gardırop ve karakter seçim ekranı dışında bakamayacaksınız. Madem gardırop dedik oradan devam edelim. Diablo 4’te artık sırf istatistikleri yüksek diye üzerinize çöp takmanıza gerek yok. Gidip demirciye uğrayıp silahlarımızı, zırhlarımızı kullanmadığımız, kurban edebileceğimiz hurdalara çeviriyoruz. Bu kırpıntılar bize, yok edilen nesnenin görünümünü ve yükseltmek için kullanabileceğimiz araçları verir. Ardından, karakterimize hangi zırh veya silah takılı olursa olsun, doğrudan gardırobumuza gidebilir ve istediğimiz eşyanın görünümünü seçebiliriz. Sahip olduğumuz silah ve zırh özellikleri bire bir aynı olsa da karakterimiz nasıl görünmek istiyorsak öyle giyiniyor. Zırhınızı farklı renklere çevirmeniz de mümkün. Örneğin, büyücümdeki hiçbir şey orijinal görünümünde değil. Halen Game of Thrones’un Scarlet Witch’i olarak Korunak’ta takılmaya devam etmektedir.

Özetlemek…

Diablo 4, önceki üç oyunun güzel ve kötü yanlarını olağanüstü bir şekilde analiz ederek karşımıza çıkarıyor. Seri, atmosferi, hikayesi ve oynanışıyla dinozor oyuncularının ilgisini çekerken, yeni oyuncular hikaye dışında pek zorlanmıyor. Aksine oyunun elden geçirilmiş ve hızlandırılmış oynanışıyla birlikte oldukça keyifli bir iş ortaya çıkmış. Ayrıca atmosfer oyuncuyu anında içine çekerken, ilk karakterle oyunu bitirdikten sonra insan diğer sınıfların neler vaat ettiğini merak etmekten kendini alamadığı bir noktada buluyor ve sonra diğer sınıflara el veriyor… Diablo 4, sadece yılda değil her yönüyle son yılların en tartışmalı yapımlarının ortasında yer alıyor. Ayrıca oyuncuya (3. oyun felaketinden sonra) serinin şöhretinin nereden geldiğini hatırlatır. Bahsetmeden geçemeyeceğim bir diğer nokta ise oyunun Türkçe dil takviyesi. Bu uçsuz bucaksız evreni ilk defa tamamen Türkçe olarak deneyimleme şansına sahibiz ve ortaya konulan çalışma son derece başarılı. Yıllarca İngilizce olarak seriyi oynadıktan sonra bazı düşmanların, yerlerin ve eşyaların adları ilk başta garip gelse de alıştıktan sonra bunların hepsi sorun olmaktan çıkıyor ve Diablo 4’ü bir bütün olarak anlamanın zevki büyüleyici. Kısacası Diablo 4 kendini tekrar tekrar 10 yıl daha oynayabilen bir oyun ve Blizzard ustalığının eşsiz bir eseri.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu